13 Eylül 2018 tarihinde 30534 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 85 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile getirilmiş bulunan ve mevzuatta oldukça karmaşık ve dağınık bir biçimde düzenlenmiş olan yabancı para ile sözleşme akdetme yasağı, bu yasağın ne anlama geldiği, yasağın kapsamına hangi sözleşmelerin ve kişilerin girdiği, yasağın dövizin yanında başka neleri yasakladığı, bu yasağın benzer başka bir yasaktan temel farkı, yasağın ihlali halinde idari yaptırımların neler olacağı ve üzerinde en çok belirsizliğin bulunduğu yasağın ihlalinin söz konusu olduğu bir durumda sözleşme bedelinin adli makamlar aracılığıyla dava veya icra takibi yoluyla talep edildiği hallerde bu yargı yerlerinin ne şekilde hüküm vereceği hususları aşağıda detaylı ve kapsamlı biçimde ele alınmış ve uygulamadaki bazı belirsizlikler mümkün olduğu ölçüde giderilmeye çalışılmıştır.
Yabancı para cinsinden veya yabancı paraya endeksli şekilde sözleşme akdetme yasağı,
bu yasağa tabi bir sözleşmede para ediminin Türk Lirası dışında başka bir para birimi üzerinden
veya bu başka para birimine endeksli şekilde belirlenememesini ifade eder.
Bu yasak, ilk olarak 13 Eylül 2018 tarihinde 30534 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan
85 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı
Karar’ın (“Karar”) 4’üncü maddesine (g) bendinin eklenmesi suretiyle getirilmiş, bundan kısa
bir süre sonra Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ’de
(“Tebliğ”) değişiklik yapılmak suretiyle söz konusu yasağın ayrıntıları açıklanmış, ardından
Tebliğ’in çeşitli şekillerde revize edilmesi suretiyle bu yasak 28 Şubat 2024’te son halini almıştır.
Bu noktada yasağın kapsamına giren sözleşmeler, zaman aralıkları ve kişiler kararda
fazlasıyla karmaşık biçimde belirlenmiş olup, bu karmaşıklığın giderilmesi adına olası tüm
ihtimaller sırasıyla irdelenmiş ve aşağıdaki değerlendirmeler yapılmıştır.
Yukarıda bahsedilen karmaşıklığın önüne geçmek adına sözleşmeler bakımından tek tek
irdeleme yapmaya geçmeden önce yasağın kişi bakımından kapsamını belirlemek gerekir. İlgili
karara göre bu yasak, ancak sözleşmenin taraflarının her ikisinin de Türkiye’de yerleşik olması
durumunda uygulanacaktır. Karar’da “Türkiye’de yerleşik” kavramı ile kastedilen ise
Türkiye’de kanuni yerleşim yeri bulunan gerçek ve tüzel kişilerdir (yurt dışında işçi, serbest
meslek ve müstakil iş sahibi Türk vatandaşları da dahil olmak üzere). Bu kişiler arasında
yapılacak olan gayrimenkul ile taşınmaz satış ve kiralama sözleşmeleri, leasing sözleşmeleri,
iş sözleşmeleri, hizmet ve eser sözleşmelerinde bedel döviz cinsinden yahut dövize endeksli
belirlenemez. Genel Kural bu olmakla beraber sözleşmenin türüne göre kişi bakımından
kapsama birtakım sınırlandırmalar ve istisnalar da getirilmiş durumdadır. Aşağıda hangi
sözleşmelerin ne ölçüde bu yasağa tabi olduğu sınıflandırmak suretiyle detaylı biçimde
açıklanmıştır:
Taşınmaz Satışı ve Kiralanması: Türkiye sınırları içerisindeki her türlü taşınmazın
satışı (noterde yapılan taşınmaz satış vaadi sözleşmesi de dahil), üzerinde sınırlı ayni
hak kurulması ve kiralanmasına veya hakkında finansal kiralama yapılmasına ilişkin
sözleşmelerin bu yasak kapsamında olduğunu belirtmek gerekir. Taşınmazlarla ilgili
sözleşmeler haricindeki yasak kapsamındaki birçok sözleşmede tarafların Türkiye’de
yerleşik olmalarına rağmen Yabancı olmaları halinde bu yasaktan muaf olacak
olmalarına ilişkin Kural taşınmazları ilgilendiren bu sözleşmelerde de taraflar
Türkiye’de yerleşiklerse bile yabancı olmaları halinde bedel döviz üzerinden veya
dövize endeksli şekilde belirlenebilecektir.
Bu hususta Türkiye sınırları içerisindeki taşınmazların devirlerinde, ayni hak
tahsislerinde ve kiralanmalarında bedelin döviz cinsinden veya dövize endeksli
belirlenebildiği istisnalardan bir diğeri de 13.09.2018 tarihinden önce yapılmış ve
bedelin döviz veya dövize endeksli olarak belirlendiği finansal kiralama
sözleşmeleridir. Ancak bu da gerçek anlamda bir istisna sayılmaz. Zira bu tarihten sonra
yapılan finansal kiralama sözleşmelerinde bedel yine döviz cinsinden veya dövize
endeksli belirlenemeyecektir. Bu kuralın bir diğer istisnaları ise Kamu-Özel iş birliği
kapsamındaki kiralama sözleşmeleri, Kültür ve Turizm Bakanlığından belgeli
konaklama tesislerinin işletilmesi amacıyla kiralanmasıyla ilgili gayrimenkul kiralama
sözleşmeleri ve Gümrüksüz satış mağazalarının kiralanmasına ilişkin gayrimenkul
kiralama sözleşmeleridir. Bu sözleşmelerde bedel döviz cinsinden belirlenebilecektir.
Taşıt Satışı ve Kiralanması: Yasak kapsamındaki bir diğer sözleşme (iş makineleri
hariç) taşıt satışı ve kiralama ile bunlara ilişkin finansal kiralama sözleşmeleridir. Bu
sözleşmelerde de tıpkı taşınmazlarda olduğu gibi (Türkiye’de yerleşiklerse) tarafların
yabancı olmaları sözleşmeyi yasak kapsamından çıkarmayacaktır. Aşağıda
bahsedileceği üzere 13 Eylül 2018 öncesi yani yasak henüz getirilmemiş vaziyetteyken
döviz üzerinden akdedilmiş sözleşmelerde bedelin Türk Lirası olarak revize edilmesi
zorunluluğu söz konusuyken, bu tarihten önce akdedilmiş bulunan, taşıt kiralama ve
yolcu taşıma amaçlı ticari taşıt satış sözleşmelerinde bedel döviz olarak belirlenmişse
diğer sözleşmelerin aksine revize edilme zorunluluğu yoktur. Bu bakımdan, 13 Eylül
2018 öncesi akdedilen taşıt satışı ve kiralanmasına yönelik sözleşmelerin, yasağın
kısmen de olsa bir istisnası olduğu savunulabilir. Bu hususun dışında bir diğer istisna
olarak, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı şirketlerinin ve Kamu kurum ve
kuruluşlarının taraf olduğu döviz cinsinden veya dövize endeksli ihaleler, sözleşmeler
ve milletlerarası antlaşmaların ifası kapsamında yüklenicilerin üçüncü taraflarla
akdedeceği taşıt satış ve kiralama sözleşmelerinde de bedel döviz üzerinden veya dövize
endeksli şekilde belirlenebilecektir.
Taşıtlar Dışındaki Menkul Malların Satışı ve Kiralanması: Değerlendirilmesi
gereken bir diğer husus taşıt dışındaki diğer menkul malların satılması ve
kiralanmasında bu yasağın söz konusu olup olmadığıdır. Belirtmek gerekir ki taşıt
dışındaki taşınır mal satış ve kiralamalarında kural olarak döviz cinsinden veya dövize
endeksli şekilde sözleşme akdetme yasağı bulunmamaktadır. Ancak bu noktada bu
sözleşmelerde, istisna tutulan haller dışında, “dövizle ödeme yasağının” bulunduğuna
değinmek gerekir. Dövizle ödeme yasağı dövizle sözleşme akdetme yasağından
farklıdır. “Dövizle ödeme yasağının” neyi ifade ettiğini kısaca özetlemek gerekirse,
dövizle ödeme yasağında bedelin döviz cinsinden belirlenmesi mümkünken
tahsilat/ödeme esnasında paranın, belirlenen dövizin Türk Lirası karşılığı biçiminde
yapılmasının zorunlu olduğunu söyleyebiliriz. Bir örnekle açıklamak gerekirse; dövizle
ödeme yasağının olduğu fakat dövizle sözleşme akdetme yasağının bulunmadığı bir
durumda satıcı ve alıcı malın bedelinin 10 bin dolar olduğu hususunda anlaşmaya
varırlarsa, bu halde bedeli ödeyecek olan tarafın dikkat etmesi gereken tek husus
ödemenin yapılacağı esnadaki güncel kur değeri üzerinden bu bedeli Türk Lirası
biçiminde ödemektir. Yoksa bu halde ortada bir dövizle sözleşme akdetme yasağı
bulunmamaktadır ve taraflar bedeli sözleşmeyi kurarken özgürce belirleyebilir, henüz
ifa aşamasına gelinmediyse belirlenen bu bedeli istedikleri gibi değiştirebilirler. Bu
örnekte taraflarca tek dikkat edilmesi gereken bedelin ödeme esnasında 10 bin dolar
biçiminde değil bunun karşılığı olan Türk Lirası tutarı biçiminde ödenmesidir. Meğerki
ortada bir dövizle sözleşme akdetme yasağı olsun.
Belirtmek gerekir ki 28 Şubat 2024’te Tebliğ’in 8. Maddesinin 9. Fıkrasına getirilen
değişiklikle birlikte dövizle ödeme yasağı, bazı taşınır satışı ve sözleşmelerinde artık
uygulanmayacaktır. Bir diğer değişle bu değişiklikle dövizle ödeme yasağına belirli
istisnalar getirilmiş ve değişiklikle birlikte yasak esnetilmiştir. Her iki yasağa da tabi
olmayan bu istisnalar şu şekildedir:
19/4/2022 tarihinden önce akdedilen menkul satış sözleşmelerinin ifası
kapsamında 19/4/2022 tarihli ve 31814 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türk
Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No:
2008-32/34)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No: 2022-32/66)’in
yürürlük tarihi öncesinde dolaşıma girmiş bulunan döviz cinsinden kıymetli
evraklar kapsamındaki ödeme yükümlülükleri.
     
19/4/2022 tarihinden önce düzenlenmiş faturalar kapsamındaki ödeme
yükümlülükleri.
Borsa İstanbul A.Ş. Kıymetli Madenler ve Kıymetli Taşlar Piyasasında döviz
cinsinden gerçekleştirilen kıymetlimaden ve kıymetli taş alım satım işlemleri ile
bu işlemlerin takası kapsamındaki ödeme yükümlülükleri.
  8/12/2004 tarihli ve 25664 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Dış Ticaret
Sermaye Şirketi Statüsüne İlişkin Tebliğ (İhracat: 2004/12) ve 2/7/2004 tarihli
ve 25510 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sektörel Dış Ticaret Şirketleri
Statüsüne İlişkin Tebliğ (İhracat: 2004/4) kapsamında, aracılı ihracat
sözleşmesine dayanarak Dış Ticaret Sermaye Şirketleri (DTSŞ) veya Sektörel
Dış Ticaret Şirketleri (SDTŞ) üzerinden gerçekleştirilecek ihracatlar ile
17/8/2022 tarihli ve 5973 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile yürürlüğe konulan
İhracat Destekleri Hakkında Karar kapsamındaki İhracat Konsorsiyumu ve
24/8/2022 tarihli ve 5986 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile yürürlüğe konulan Eİhracat Destekleri Hakkında Karar kapsamındaki E-İhracat Konsorsiyumu
statüsüne sahip şirketler üzerinden aracılı ihracat sözleşmesine dayanarak
gerçekleştirilecek ihracatlara yönelik menkul satış sözleşmeleri kapsamındaki
ödeme yükümlülükleri.
  Gümrük beyannamesine tabi tutulan ihrakiye satış ve teslimi dahil 27/10/1999
tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanunundaki transit ve gümrük antrepo rejimleri
ile geçici depolama ve serbest bölge hükümlerinin uygulandığı malların
teslimine ilişkin akdedilen menkul satış sözleşmeleri kapsamındaki ödeme
yükümlülükleri.
    Serbest bölgede faaliyet gösteren firmalar ile dış ticaret işlemleri kapsamında
yapılan menkul satış sözleşmesine konu malların teslimine ilişkin ödeme
yükümlülükleri
İş, Eser ve Hizmet Sözleşmeleri: : İş, hizmet ve eser sözleşmelerinde de kural
Türkiye’de yerleşik kişiler arasında yapılan sözleşmelerde döviz üzerinden veya dövize
endeksli bedel belirlemenin yasak olmasıdır. Ancak yabancıların taraf olduğu iş ve
hizmet sözleşmelerinde bu yasak geçerli değildir ve bedel döviz cinsinden belirlenebilir.
Yabancı kavramıyla ifade edilenin ne olduğu yine ilgili kararın içerisinde yer
bulmaktadır. Bu karara göre yabancı; Türk vatandaşı olmayan kişileri ve bu kişilerin
Türkiye’deki şube ve temsilcilik gibi doğrudan veya dolaylı olarak %50 ve üzerinde pay
sahipliklerinin bulunduğu şirketleri ifade etmektedir. Ayrıca tarafların her ikisi de Türk
dahi olsa yurt dışında ifa edilecekler ile gemi adamlarının taraf oldukları iş
sözleşmelerinde bedel döviz cinsinden belirlenebilecektir. Bunun gibi pek çok istisna
bulunmaktadır: Serbest Bölgedeki faaliyetleri kapsamında bu bölgelerdeki
şirketlerin taraf oldukları iş ve hizmet sözleşmelerinde, İhracat, transit ticaret,
ihracat sayılan satış ve teslimler ile döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetler
kapsamında yapılan hizmet sözleşmelerinde, yurt dışında gerçekleştirilecek
faaliyetler kapsamında yapılan hizmet sözleşmelerinde, Türkiye’de başlayıp yurt
dışında biten ya da tam tersi şekilde Türkiye’de sonlanan elektronik haberleşme
ile ilgili hizmet sözleşmelerinde, Türkiye’de başlayıp yurt dışında biten ya da tam
tersi şekilde Türkiye’de sonlanan veya yurt dışında başlayıp yurt dışında sonlanan
taşımacılık ve nakliye dahil hizmet sözleşmelerinde, döviz cinsinden maliyet içeren
eser sözleşmelerinde, Türkiye’de yerleşik kişilerin Kültür ve Turizm
Bakanlığından belgeli konaklama tesislerinde akdedeceği konaklama hizmet
sözleşmelerinde, Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile 491 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda tanımlanan gemilere ilişkin
finansal kiralama sözleşmeleri ile bu gemilerin inşası, tamiri ve bakımına yönelik
eser sözleşmelerinde, Kamu kurum ve kuruluşlarının taraf olduğu döviz cinsinden
veya dövize endeksli ihalelerde, sözleşmeler ve milletlerarası antlaşmaların ifası
kapsamında yüklenicilerin üçüncü kişilerle akdedeceği eser sözleşmelerinde,
Kamu kurum ve kuruluşları ile Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı
şirketlerinin taraf olduğu hizmet, eser ve iş sözleşmeleri ile Bilişim Teknolojileri
kapsamında yurt dışında üretilen yazılımlara ilişkin satış sözleşmeleri ile donanım
ve yazılımlara ilişkin yazılım ve lisans ve hizmet sözleşmelerinde taraflar Türkiye’de
yerleşik olsa dahi bedel döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak belirlenebilir.
Hangi sözleşmelerin ne ölçüde ve kimlerin taraf olduğu hallerde yasağa tabi olacağı belirlendiğine göre, bu yasağın bir sözleşmenin bedel unsurunda neleri yasakladığı konusunda daha kapsamlı bir inceleme yapmak gerekir. Bu anlamda; yabancı para üzerinden veya yabancı paraya endeksli olarak sözleşme akdetme yasağı, bedelin yalnızca yabancı para olarak belirlenmesini değil ayrıca uluslararası piyasada fiyatı döviz cinsinden belirlenen kıymetli madenlere ve/veya emtiaya göre belirlenmesini de engeller. Sözgelimi, yabancı parayla sözleşme akdetme yasağının bulunduğu hallerde bedelin altın olarak belirlenmesi de mümkün değildir. Ancak bir istisna olarak, taşımacılık faaliyetlerine ilişkin hizmet sözleşmelerinde akaryakıt fiyatlarına endeksleme yapılmasının mümkün olduğunu söyleyelim
Bahsedildiği üzere yabancı parayla sözleşme akdetme yasağı 13 Eylül 2018 tarihinde
yürürlüğe konmuştur. Bu sebeple değerlendirilmesi gereken bir diğer husus ise bu tarihten önce
yapılmış olup da bedelin muacceliyet tarihinin bu tarihten sonra olduğu yasağa tabi
sözleşmelerde akıbetin ne olacağıdır. 32 sayılı Karar’ın uygulanması amacıyla İlgili Bakanlığın
çıkardığı tebliğ uyarınca, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme
yükümlülüklerin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkün
olmayan sözleşmelerde yer alan bedellerin Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı
Kararın Geçici 8’inci maddesi kapsamında Türk parası olarak taraflarca yeniden belirlenmesi
zorunludur. Eğer taraflar bedel konusunda anlaşmaya varamazsa bu bedel, 2/1/2018 tarihinde
belirlenen gösterge niteliğindeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası efektif satış kuru
kullanılarak hesaplanan Türk parası cinsinden karşılığının 2/1/2018 tarihinden itibaren olmak
üzere, bedellerin yeniden belirlendiği tarihe kadar Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için
belirlediği tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak artırılması
suretiyle belirlenir. Ayrıca konut ve çatılı işyerleri bakımından özel bir düzenleme yapılmıştır.
Bun göre, 32 sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten önce akdedilen
konut ve çatılı iş yeri kira sözleşmelerinde döviz veya dövize endeksli olarak belirlenen
bedeller, Tebliğ’in 8. Maddesinin 28. Fıkrasının ilk paragrafına göre iki yıllık süre için Türk
parası olarak belirlenir. Ancak, Türk parası olarak belirlemenin yapıldığı kira yılının sonundan
itibaren bir yıl geçerli olmak üzere; anılan paragraf uyarınca Türk parası olarak belirlenen kira
bedeli, taraflarca belirlenirken mutabakata varılamazsa, belirleme tarihinden belirlemenin
yapıldığı kira yılının sonuna kadar Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için belirlediği tüketici
fiyat endeksi (TÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak artırılması yoluyla belirlenir. Bir
sonraki kira yılı Türk parası cinsinden kira bedeli ise, taraflarca belirlenirken mutabakata
varılamazsa, önceki kira yılında geçerli olan kira bedelinin Türkiye İstatistik Kurumunun
belirlediği tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak artırılması yoluyla
belirlenir ve belirlenen Türk parası cinsinden kira bedeli bu fıkrada belirtilen iki yıllık sürenin
sonuna kadar geçerli olur.
Yasağın getirilmesinden önce yapılmış bulunan bazı sözleşme türleri ise yasaktan
muaftır. Bunlar; 32 sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten önce
akdedilmiş bulunan, taşıt kiralama ve yolcu taşıma amaçlı ticari taşıt satış sözleşmeleri ve
yukarıda da belirttiğimiz üzere 32 sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesinin yürürlüğe girdiği
tarihten önce akdedilmiş bulunan, menkul ve gayrimenkullere ilişkin finansal kiralama
sözleşmeleridir. Buna ek olarak, sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer
ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkün
olmayan sözleşmelerde tahsili yapılmış veya gecikmiş alacaklar ile gayrimenkul kira
sözleşmeleri kapsamında verilen depozitolar ve sözleşmelerin ifası kapsamında dolaşıma
girmiş kıymetli evraklar için bu revizasyon kuralı uygulanmayacaktır.
Bu madde uyarınca sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılamayan sözleşmeler kapsamında düzenlenecek kıymetli evraklarda yer alan bedellerin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak belirlenmesi mümkün değildir. Ancak, bu yasağın yürürlüğe girdiği tarihten önce düzenlenmiş ve dolaşıma girmiş bulunan bu kapsamdaki kıymetli evraklar yasağa tabi olmaycaktır
Geçerliliği resmi bir şekle bağlanan sözleşmelerde, sözleşmeyi düzenleyecek veya onaylayacak olan devlet memurunun, bedelin yabancı para cinsinden olduğunu fark etmesi üzerine sözleşmeyi onaylayıp onaylamayacağı hususunda ise bir netlik bulunmamaktadır. Nitekim bu hususta ilgili mevzuatta herhangi bir düzenleme bulunmadığı gibi, bu hallerde uygulamada durumun nasıl olduğu da tam olarak belirli değildir. Ancak uygulamada birçok durumda, örneğin Noterlikler ve Tapu Müdürlükleri’nde gerçekleştirilmesi gerekli olan ve geçerliliği yahut ispatı resmi şekle bağlı olan sözleşmelerde buradaki memurlar, idarelerden kendilerine gelen talimatlar doğrultusunda, bu tarz sözleşmeleri onaylamayacaklarını bildirmektedirler.
1567 Sayılı Türk Parasının Korunması Hakkında Kanunun 3. Maddesine göre
Cumhurbaşkanının bu Kanun hükümlerine göre yapmış bulunduğu genel ve düzenleyici
işlemlerdeki yükümlülüklere aykırı hareket edenler 6.300 Türk Lirasından 55.000 Türk Lirasına
kadar idarî para cezası ile cezalandırılırlar. Dolayısıyla yukarıda detaylıca açıklanan
düzenlemelere uymayanlar hakkında da bu hükmün geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu
miktarların yıllara göre güncelleneceğinin unutulmaması gerekir.
Hükmolunacak idarî para cezasına, ihlal tarihi ile tahsil tarihi arasındaki süreler için
6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranında, para cezası ile birlikte tahsil
olunmak üzere, gecikme faizi uygulanır.
Gözden kaçırılmaması gereken bir diğer nokta, yaptırımının uygulanmasına
Cumhuriyet Savcısının karar vermeye yetkili olduğu bu kuralın ihlalinin tekerrürü halinde
verilecek cezanın iki katına hükmedilecek olmasıdır.
Bedelin ödenmesi hususunda bir uyuşmazlık meydana geldiğinde, mahkemenin bedele
hükmetme noktasında sözleşmede yasaya aykırı şekilde belirlenmiş bu döviz bedelinin
ödenmesine hükmedip hükmedemeyeceği hususunda ise şu ana kadar verilmiş Yargı
kararlarında bir netlik ve birliğin bulunmadığını söylemek gerekir.
Ancak Yargıtay’ın bir kararında, bedelin ödenmesi hususunda, Hazine ve Maliye
Bakanlığınca 06/10/2018 tarihli ve 30557 sayılı Resmî Gazete’de tebliğde düzenlenen ve
yukarıda detaylıca açıklanmış olan “yasak getirilmeden önceki dönemde akdedilmiş ve yasağa
tabi olan yabancı para edimi içeren sözleşmelere” uygulanacak olan “Sözleşme bedelleri Türk
parası olarak taraflarca yeniden belirlenirken mutabakata varılamazsa; akdedilen
sözleşmelerde döviz veya dövize endeksli olarak belirlenen bedeller, söz konusu bedellerin
2/1/2018 tarihinde belirlenen gösterge niteliğindeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası efektif
satış kuru kullanılarak hesaplanan Türk parası cinsinden karşılığının 2/1/2018 tarihinden
bedellerin yeniden belirlendiği tarihe kadar Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için
belirlediği tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak artırılması
suretiyle belirlenir.” hükmünü kıyasen uyguladığı tespit edilmiştir. Yani bedelin Amerikan
Doları üzerinden belirlendiği bir sözleşmede davacının alacağını tahsil etmek amacıyla bu para
birimi üzerinden açtığı davada, Yargıtay’ın bir kararında böyle bir durumda Dolar kurunun
yasağın getirildiği tarih olan 13 Eylül 2018’deki kur üzerinden bu Dolar miktarını Türk Lirasına
çevirdiği, ardından bu miktara ay ay TÜFE değişim oranlarını uygulayarak dava tarihinde
ödenmesi gereken bedeli bulduğu görülmektedir. Ancak tekrar belirtmek gerekir ki şu an için
yargı kararlarında bir netlik ve birlik bulunmamaktadır.
Böyle bir durumda mahkemenin yabancı paranın Türk Lirası değerini belirlemek adına
izleyebileceği 3 potansiyel yol vardır. Bir diğer değişle 3 farklı karar ihtimali söz konusu
olabilir:
    İlki, yukarıdaki örnek kararda olduğu gibi yabancı paranın 13 Eylül 2018 kuruna
göre Türk Lirasına çevrilip bu miktara ay bazında TÜFE değişim oranlarının dava
tarihine kadar uygulanmasıdır.
    Bir diğer ihtimal, yabancı paranın sözleşmenin yapıldığı esnadaki kura göre Türk
Lirasına çevrilip bu miktara ay bazında TÜFE değişim oranlarının dava tarihine
kadar uygulanmasıdır.
   Son ve arzulanan ihtimal ise mahkemenin, doğrudan dava tarihindeki kuru esas
almak suretiyle ihtilaflı olan alacağı bu kura göre Türk Lirası bazında belirlemesidir.
Sonuç olarak, 13 Eylül 2018 tarihinde Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32
Sayılı Karar’a yapılan eklemelerle belirli sözleşmelerin bedel unsurunda yabancı para
belirlenmesine birtakım sınırlamalar ve bu sınırlamalara karmaşık biçimde birtakım istisnalar
getirilmiş olup, yasağın ihlalinin, özellikle adli yargı mercilerinde çözümlenmesi gereken
uyuşmazlıklarda ne şekilde bir sonuç doğuracağı yasal bir düzenlemeden yoksun olduğu gibi
bu hususta net ve istikrarlı yargı kararları da bulunmamakta ve söz konusu belirsizlik büyük
ölçüde devam etmektedir.
Saygılarımızla,
GKS LAW & CONSULTANCY
NOT: Bu internet sitesindeki her türlü bilgi GKS Law & Consultancy Hukuk Bürosu tarafından yalnızca bilgilendirme amacıyla, Türkiye Barolar Birliği tarafından yapılan ilgili düzenlemeler uyarınca hazırlanmıştır.
Copyright 2023, GKS Law & Consultancy. All rights reserved.